28 Eylül 2016 Saat: 18:58
Moody's Türkiye'nin kredi notunu neden düşürdüğünü anlayabilmek için 15 Temmuz'dan bugüne geçen süreyi incelemek gerekiyor...
15 Temmuz'dan bu yana 75 geride kaldı. Düzenlenen bu darbe girişimi arından geçen bu sürede darbeye ve darbecilere yatırım yapan uluslararası çevrelere, meydan okuma niteliğinde 4 kritik mesaj verildi.
1. Generallerinin yarısı darbe girişimine katılmış bir ordunun sınır ötesine operasyon yapabilme kapasitesinin sürdüğü dünya aleme gösterilmiş oldu.
2. Yine aynı zemin, askeri otoritenin siyasal otoriteye tabi olması bağlamında 100 yıllık bir meselemize köklü bir çözüm bulma imkanı sundu.
3. Meydan okumalardan biri de ekonomi de alınan kararlarla karşımıza çıktı.
4. Yavuz Selim Köprüsü'nün belirlendiği tarihte, yani 26 Ağustos'ta hizmete açılması aynı kem gözlerin sahiplerine “Bakın işte ne yaparsanız yapın, bu yatırımlar devam ediyor” cevabını en güzel bir biçimde vermiş oldu.
ABD, ERDOĞAN'LA UĞRAŞMAKTAN VAZGEÇTİ Mİ?
Washington yönetimi, ortada böyle tablo var iken, Türkiye ilgili pozisyonunu gözden geçirmiş olabilir mi?
Daha açık soralım.
ABD yönetimi bu 75 günlük fotoğrafa bakarak Türkiye'de artık seçilmiş yönetim dışında başka aktörlerle iş tutmaktan vazgeçti diyebilir miyiz? Moody's'in Erdoğan'ın uçağının New York'tan kalkış saatine göre ayarlandığı görülen not düşürme kararına bakarsak, cevabımız hayır olacaktır Yani Washington'un Türkiye pozisyonunda 15 Temmuz öncesine göre köklü bir değişiklik yapmadığını görüyoruz.
PEKİ BÜTÜN BUNLARIN SEBEBİ NE?
Temel meselelerde ABD'nin durduğu pozisyon ile Türkiye'ninki 180 derece farklılık arz ediyor, bu iki pozisyon hala birbiriyle amansız bir çatışma içerisinde de o yüzden böyle oluyor.
Meselenin daha iyi anlaşılması için Erdoğan'ın New York temasları sırasında Türk heyetleri ile ABD heyetleri arasında geçen görüşmelerden şöyle bir anekdot aktarmak yeterli olur diye düşünüyorum.
TÜRKİYE: FIRAT'IN DOĞUSUNDA DA PYD HAKİMİYETİNE İZİN VERMEYİZ
New York'a gidip dönen Türk heyetiyle yaptığımız görüşmelerden şunu öğrendik.
Oradaki temaslarda, ABD tarafına sadece Fırat'ın batısı değil, doğusu ile ilgili de bir hatırlatma yapılmış:
“Suriye'nin kuzeyi ile ilgili hassasiyetimiz Fırat'ın batısı ile ilgili kırmızı çizgilerimizden ibaret değil. Doğusu ile ilgili, PYD hakimiyetinin bulunduğu bir Suriye'nin 'kabulümüz olduğunu' düşünüyorsanız yanılıyorsunuz” denilmiş.
Bu mesajın içerisini nasıl dolduruyorsunuz diye sorduğumuz oraya giden Türk heyetinden bir isim şu bilgileri verdi:
“Fırat'ın doğusunda bugün PYD hakimiyetinde olan yerlerde yaşayan insanların yarısı Araplardan oluşuyor. Tel Abyad'ın tamamı, Haseke'nin yarısı böyle. Dolayısıyla buraların Kürtlerin bile küçük bir bölümünün desteğini almış bir örgüte bırakılmasına rıza göstermemiz beklenemez.”
Yine öğrendik ki, Türkiye'nin katkılarıyla eğitim alan 3 bin Peşmerge askerinin Suriye'nin bu bölgesine girmesi PYD tarafından engelleniyormuş.
Kısacası Ankara, “Fırat'ın batısında istediklerimizi alıyoruz, doğusunda ne olursa olsun” gibi bir pozisyona gelmiş değil.
“Moody's neden not düşürdü” sorusuna yanıt ararken, sorunun cevabını buralarda aramakta fayda var diye düşünüyorum.
Bilgileri Yeni Şafak yazarı Mehmet Acet köşesinde paylaştı...